1 Mart 2010 Pazartesi

Vahiy Nedir?

Vahiy Nedir?


Konumuzun açıklığa kavuşması için, vahiy nedir açıklayalım. Vahy, kelime olarak, bir sözü gizlice fısıldamak mânasına gelir. Istılah olarak, Allah'ın insanlara olan tebligatını, muhtelif yollarla peygamberlere bildirmesidir. Vahy kelimesinin, Kur'ânî Kerîm'de, irâde-i ilâhiyenin şuurlu ve hatta şuursuz mahlukata intikal ettirilmesi mânasında daha geniş bir kullanılışına şâhid olmaktayız. Nitekim Allah'ın "arı"ya (Nahl: 16/68), Hz. Musa'nın annesine (Kasas: 28/7), Hz. İsâ'nın Havârilerine (Mâide: 5/111), "Melaike"ye (Enfal: 8/12), "Arza" (Zilzâl: 99/5), "Semâvât"a (Fussilet: 41/12) vahyi söz konusudur. Tâbirin bu çok buutlu kullanılışından, bütün mahlukatın kıyam ve devamında tâbi oldukları kanunların onların fıtratına konulmasının tesâdüfi olmayıp ilâhî irâde ile olduğu ve bu yüce hakikatın vahy keyfiyyetiyle ifade edildiği sonucuna varılabilir. Kelam, tefsîr ve hatta usul kitaplarımızda yer verilmiş olan bu konunun teferruatına girmeyeceğiz.
Asıl konumuz olan Peygamberimiz (aleyhisselâtu veselâm)'e gelen vahye dönmek gerekirse hemen şunu belirtelim ki, vahyin gerçek mahiyeti, mekanizması insanlarca meçhuldür. Kitaplarda, vahiy gelirken tezâhür eden bazı hallerle ilgili tasvirlerden öte fazla bir bilgi verilmez. İlah'tan beşere muhâberevî bir irtibat diye tavsîf edebileceğimiz vahy'in farklı şekillerde cereyan ettiği de bir gerçek. Umumiyetle başlıca dört farklı şekilde vahiy cereyan ettiği açıklanır:
1- Rüya yoluyla vahy: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm), ilahî irâde ile alâkalı bir kısım hakikatı rüyasında görür ve öğrenir.
2- İlham yoluyla: Bu, vahiy muhtevasının peygamberin içinden, kendiliğinden doğması şeklinde ortaya çıkar. Cenâb-ı Hakk, peygamberler, yakaza denen uyanıklık ve şuur hâlinde iken teblîğ etmek istediği şeyi kalplerine atar. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın, Kur'ân dışındaki bütün sözleri bu gruba girer. Bu çeşit vahye vahy-i gayr-ı metluv denir.
3- Kitap yoluyla: Burada ilahî tebliğât, yazılı olarak gelir. Nitekim Tevrat, Hz. Musâ (aleyhisselam)'a yazılı levhalar hâlinde gelmiştir.
4- Melek vâsıtasıyla: Burada ilâhî emirleri Allah'la peygamber arasına giren bir melek getirir. Melek tarafından tilavet buyrulduğu (okunduğu) için buna vahy-i metluv denir. Vahiyde peygamberlere doğrudan ilâhî hitap söz konusu olmaz. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) için sâdece Mirâc'ta bu vâki olmuştur, istisnâî durumdur. Bunun dışında Kur'ân'ı vahiyler, hep melek vasıtasıyla olmuştur.
Yukarıda işâret ettiğimiz âyetler ışığında, Allah'tan mahlukata intikâl ettirilen her çeşit duyurma işine vahy diyebileceksek de, bunun en yüce mertebesi vahy-i metluv dediğimiz Kur'ân vahyidir. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın hayatında bu vahy, gayr-i metluv kısmından pek kesin ve bâriz hatlarla ayrılmıştır. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı başlangıçta korku, endişe ve sıkıntıya sevkeden vahiy de budur. Mahiyetini hiç bilmediği bu vahyi karşılayıp istikbal etmeye ilahî terbiye ile hazırlama safhası Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'ın risâlet hayatının en sıkıntılı dönemini teşkîl eder. İntihara niyet ve azmetmesiyle ilgili rivâyetler bu sıkıntının derecesini anlamada yardımcı olur.
Şu halde, sünnet'e vahiy'dir diyen âlimlerimizin ifadelerini yanlış anlamamak için Kur'ân vahyinin her bakımdan başkalığının iyi bilinmesi gerekir. Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm)'da bu vahyin tâlimi, tebliği muhâfazası için müstesna bir gayret ve itina göstermiştir.

0 yorum: